14 Kasım 2013 Perşembe
http://falbak.biz.tr/ Katkılarıyla
ce nesil boyunca süreceğinden emin olmak istiyorsak, bu şeyin tüm ardıl kopyalarını ilk kopyada muhafaza etmek gerekecek demektir. Sonsuz sayıda kopya için genelleyecek olursak, kaynakla ilgili bir imkânsızlık oluştuğu açıktır. Çünkü A’nm sonsuz miktarda bilgi ihtiva etmesi gerekmektedir.
Bu ikinci itiraz bana bir akıl hastanesinin sakiniyle ilgili bir metaforu hatırlatıyor. Hasta dünyayı tüm detaylarıyla çizme misyonunu üstlenmiştir. Resme bir yerden başlamak zorundadır, bunun için bulunduğu akıl hastanesinin bahçesini seçer. Bir süre sonra bahçeyi betimleyişinden son derece memnun bir haldeyken resminde bir şeyin eksik olduğunu fark etmesiyle keyfi kaçar. Resimde kendisi yoktur! Tüm bahçeyi en ince ayrıntısına kadar tüm karmaşıklığıyla çizmiş olsa da kendini, yani ressamı unutmuştur. Hatayı düzeltmek için hemen resme kendini de ekler, fakat daha o anda resmin hâlâ tamamlanmadığını keşfeder. Çünkü hâlâ resmin dışındadır! Kendini resimde çizmiştir ancak kendisi resmi çizen gerçek ressamresme katılmayı beklemektedir. Hemen yanlışı düzeltir ve resme tuvalinin başına geçmiş bir ressamı dahil eder. Düşünüp düşünüp durdukça dehşet içerisinde resmin hâlâ tamamlanmadığını ve daha da kötüsü asla bu işi bitiremeyeceğini fark eder (çalıştığım fizik bölümündekilerin yansının da kanıt olarak gösterilebileceği üzere, deli olmak zeki olmayı dışlamaz). Burada ressam, matematikçilerin sonsuz döngü diye adlandırdıkları açmaza yakalanıyor.
Bölüm l’e döndüğümüzde Wheeler ve Deutsch’un da diğer tüm yasaları çizen nihai doğa yasasını ararken aynı sorunla karşılaştıklarını görüyoruz. Öyle bir yasa istiyorlardı ki tam anlamıyla bütüncül olsun ve kendi dışında kendini açıklayan başka bir yasaya ihtiyaç duymasın. Benzer şekilde ressamın durumunu düşünürsek, buradaki paradoks, yasanın gerçekliği çizmekte gösterdiği hünerle ilgili değil, her şeyi içine alan bir resmi asla üretemeyecek oluşundan ötürüdür. Çünkü yasa, resme kendini katma konusunda her daim başarısız olmaktadır.
Yaşayan canlıyı yeniden yaratma problemini çözmeye çalışan doğa da aynı mücadeleyi veriyor gibi görünüyor. Canlı bir organizma, ardılının kopyasını ihtiva etmek zorundadır ve yine ardılı da aynı şekilde kendisinin kopyasını ihtiva etmeli ve bu böyle sürmelidir. Bu sonsuz serinin dışına nasıl sıçrayacağız? Bildiğimiz hayat gerçekten de mantıksal bir imkânsızlık mıdır?
Von Neumann da bu itirazların farkındaydı. Bu itirazlara cevap verdiği bir makale yazarak, yeniden üretimin yeni nesillerin kompleks yapısında azalmaya yol açmadan hem mantıksal hem de kılgısal olarak mümkün olabileceğini gösterdi. Von Neumann’m biyoloji konusunda formel bir eğitimi olmadığı ve yalnızca soyut düşüncenin gücünü kullandığı düşünüldüğünde bazen böylesi köşe taşı niteliğinde bir sonuca ulaşmış olması gerçekten kafa karıştırıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder