14 Kasım 2013 Perşembe
kahve falı
http://falbak.biz.tr/ Katkılarıyla
Von Neumann’m esas düşüncesi sürecin farklı bileşenleri arasında açık bir ayrım olduğu olgusu üzerinde temelleniyordu. Bir nesnenin (bir ev, araba, buzdolabı vs.) kopyalarını üretecek bir mesajın, tüm komutları içerisinde taşıdığını düşünürsek, nesneyi zamanda sonsuz olarak üretmek için ihtiyacımız olan şeyler aslında yalnızca komutları kopyalayan bir kopyalayıcı ve komutları kullanarak kopyaları inşa eden bir inşaatçıdır. Von Neumann’ın yaklaşımının özü budur, ancak konuda bütünlük sağlamak adına tam bir yeniden üretim (modern biyoloji dilinde eşleme18 olarak biliniyor) için ihti
yaç duyulan tüm bileşenleri harf harf kodlamama izin verin. Okuyucu ileriki birkaç yı oldukça zorlayıcı bulabilir ancak kendinizi bu köşe taşı niteliğindeki çalışmaya daha yakın hissedebilmeniz için harcayacağınız çabaya değecektir.
Evrensel inşaatçı makineye M diyelim ve uygun komut verildiğinde her türlü nesneyi inşa edebiliyor olsun. Komuta da I19 diyeceğiz. Komutu (I) kopyalayabilecek olan özel kopya makinesine de X diyelim ve M’nin inşa ettiği ilgili nesnenin içine yerleştirelim. Örneğin M bir fabrikadaki inşa makinesidir ve diğer karmaşık makineleri inşa edebilmektedir. Eğer M’ye bir araba inşa etme komutunu verirsek araba inşa edecek. M’ye sandalye yapma komutu verirsek sandalye inşa edecek. M’ye kendi kendini inşa etme komutu (örneğin M’yi inşa ederken kullanılmış olan esas komut) verirsek yine aynı şeyi yapacak ve sonuçta elimizde iki özdeş makine olacak. Şimdilik iyi iş çıkarıyoruz. Devam edelim. Bir sandalyeyi, bir masayı, başka bir şeyi ya da makinenin kendisini kopyalayacak komutun da bir kopyası edinilemediği sürece iş yürümeyecek. Bu yüzden tüm komut kılavuzunun da kopyasını yapacak bir Xerox makinesi kullanıp onu da esas makineyle birlikte kullanalım.
Bir komutun (I) verilmesi ve komutun kopyalanması süreci bir mekanizma tarafından denetlenmek (kontrol edilmek) durumundadır. Buna da C diyelim. Fabrika örneğiyle şöyle bağlayalım. Makineye komutları veren, Xerox işlevini gören ve makinenin kopyası yapılacağı zaman komut kılavuzunu da sağlayan bir yöneticiye kontrol mekanizması diyebiliriz.
http://falbak.biz.tr/ Katkılarıyla
ce nesil boyunca süreceğinden emin olmak istiyorsak, bu şeyin tüm ardıl kopyalarını ilk kopyada muhafaza etmek gerekecek demektir. Sonsuz sayıda kopya için genelleyecek olursak, kaynakla ilgili bir imkânsızlık oluştuğu açıktır. Çünkü A’nm sonsuz miktarda bilgi ihtiva etmesi gerekmektedir.
Bu ikinci itiraz bana bir akıl hastanesinin sakiniyle ilgili bir metaforu hatırlatıyor. Hasta dünyayı tüm detaylarıyla çizme misyonunu üstlenmiştir. Resme bir yerden başlamak zorundadır, bunun için bulunduğu akıl hastanesinin bahçesini seçer. Bir süre sonra bahçeyi betimleyişinden son derece memnun bir haldeyken resminde bir şeyin eksik olduğunu fark etmesiyle keyfi kaçar. Resimde kendisi yoktur! Tüm bahçeyi en ince ayrıntısına kadar tüm karmaşıklığıyla çizmiş olsa da kendini, yani ressamı unutmuştur. Hatayı düzeltmek için hemen resme kendini de ekler, fakat daha o anda resmin hâlâ tamamlanmadığını keşfeder. Çünkü hâlâ resmin dışındadır! Kendini resimde çizmiştir ancak kendisi resmi çizen gerçek ressamresme katılmayı beklemektedir. Hemen yanlışı düzeltir ve resme tuvalinin başına geçmiş bir ressamı dahil eder. Düşünüp düşünüp durdukça dehşet içerisinde resmin hâlâ tamamlanmadığını ve daha da kötüsü asla bu işi bitiremeyeceğini fark eder (çalıştığım fizik bölümündekilerin yansının da kanıt olarak gösterilebileceği üzere, deli olmak zeki olmayı dışlamaz). Burada ressam, matematikçilerin sonsuz döngü diye adlandırdıkları açmaza yakalanıyor.
Bölüm l’e döndüğümüzde Wheeler ve Deutsch’un da diğer tüm yasaları çizen nihai doğa yasasını ararken aynı sorunla karşılaştıklarını görüyoruz. Öyle bir yasa istiyorlardı ki tam anlamıyla bütüncül olsun ve kendi dışında kendini açıklayan başka bir yasaya ihtiyaç duymasın. Benzer şekilde ressamın durumunu düşünürsek, buradaki paradoks, yasanın gerçekliği çizmekte gösterdiği hünerle ilgili değil, her şeyi içine alan bir resmi asla üretemeyecek oluşundan ötürüdür. Çünkü yasa, resme kendini katma konusunda her daim başarısız olmaktadır.
Yaşayan canlıyı yeniden yaratma problemini çözmeye çalışan doğa da aynı mücadeleyi veriyor gibi görünüyor. Canlı bir organizma, ardılının kopyasını ihtiva etmek zorundadır ve yine ardılı da aynı şekilde kendisinin kopyasını ihtiva etmeli ve bu böyle sürmelidir. Bu sonsuz serinin dışına nasıl sıçrayacağız? Bildiğimiz hayat gerçekten de mantıksal bir imkânsızlık mıdır?
Von Neumann da bu itirazların farkındaydı. Bu itirazlara cevap verdiği bir makale yazarak, yeniden üretimin yeni nesillerin kompleks yapısında azalmaya yol açmadan hem mantıksal hem de kılgısal olarak mümkün olabileceğini gösterdi. Von Neumann’m biyoloji konusunda formel bir eğitimi olmadığı ve yalnızca soyut düşüncenin gücünü kullandığı düşünüldüğünde bazen böylesi köşe taşı niteliğinde bir sonuca ulaşmış olması gerçekten kafa karıştırıyor.
sihirli küre
http://falbak.biz.tr/ Katkılarıyla
Von Neumann’m kendi kendini üreten otomat16 üzerine yazdığı tezinin özünü bu fikirler oluşturuyor. Neumann kusurlu parçalardan yapılmış robotlarla çoğalma sürecinin tamamlanabileceğini göstererek büyük katkı sağladı. Bu yaklaşım von Neumann zamanının bilimsel yapılanmasında elbette çok büyük ihtilaflar doğurmadı.
Çoğalma konusuna iki ana noktada itiraz geldi. İlkini von Neumann’m kendi sözlerinden inceleyelim: “Eğer otomat bir diğer otomatı imal edebiliyorsa, ebeveynden mamule doğru giderken istenmeyen durumlarda (komplikasyonlarda) bir azalma olması gerekir. Yani, A B’yi üretebiliyorsa, A’nın bir şekilde B’nin eksiksiz bir tanımını içermesi gerekir. Bu bağlamda, bir otomat diğer bir otomatı oluştururken kesin bir dejenerasyon eğilimi yani karmaşıklıkta bir azalma beklenmelidir.” Bu oldukça bozguncu bir eleştiri, çünkü günlük hayat deneyimiyle tamamen çelişiyor gibi görünüyor. Canlı yaşamı daha az karmaşık organizmalar basitleşiyor değildir, aksine giderek daha da karmaşıklaşmaktadır.
Von Neumann’m otomatın “komplikasyonu” diye adlandırdığı şeyin, otomatın içerdiği bilgiyle ilgili olduğunu aklımızın bir köşesine yazalım. Yani bir otomat ne denli karmaşıksa, onu en uygun şekilde tanımlamak için daha fazla bilgi ikili sayısı (bit) gerekmektedir. Bu arada, biyolojik çeşitlilikten (komplikelilik) pek çok farklı şekilde bahsedilir, bunları ın ilerleyen bölümlerinde inceleyeceğiz.
Kendini yeniden üretme görüşüne gelen ikinci temel eleştiriyse bir öncekiyle bağlantılıdır. Ancak bu defa eleştiri sadece deneyimle değil, mantıkla da çelişiyor. Eğer A, diğer makineyi, B’yi üretecekse, B’nin A’da ilk başta bir şekilde muhteva edilmesi gerekir gibi gözüküyor. Ancak şimdi de B’nin C’yi üretmek istediğini düşünelim. Bu demektir ki C, B’de muhteva ediliyor, fakat B, A’da muhteva edildiğine göre, C zaten A’da muhteva ediliyor olmalıdır. Hâlâ başınız dönmüyor mu? Özünde söylemeye çalıştığımız şey şu; eğer bir şeyin yüzler
burçlar
http://falbak.biz.tr/ Katkılarıyla
Konuyu örneklendirebilmek için kavramsal düşünelim ve bilgiyi taşımak adına sonsuzca yaşayabilme kapasitesi olan (sonsuz batarya, paslanmayan parçalar) bir robot yapabildiğimizi varsayalım. Diyelim ki bu robot zarar gördüğünde kendini koruyabiliyor ve aynı zamanda karmaşık çevresiyle de başa çıkabiliyor. Olay halloldu gibi görünse de hâlâ bazı kaygılarımız mevcut: Böyle bir aygıt yapma olasılığımızla ilgili endişeler (dediğimiz gibi, hiçbir batarya sonsuza kadar çalışmaz, hiçbir kalp sonsuza kadar atmaz) ve elimizden gelenin en iyisini yapsak dahi bu robotun işin bir evresinde mutlaka şansına küsecek oluşu. Yani robotun her türlü çevresel etkiyle ve olası zararlarla başa çıkabilmesi neredeyse imkânsızdır.
Öyleyse neden bir robot yerine yüz ya da bin tane üretmeyelim? Mesajın daim olması adına iyi bir fikir gibi görünse de son kertede yine belirli sayıda robotumuz olacak ve nüfus zamanla illaki azalacaktır. Yani kopyalarımızdan biri er ya da geç tökezleyecektir.
Tam da bu noktada pratik zekâ devreye giriyor ve kendi kendimize düşünüyoruz: “Neden kendi kendini birkaç defa üretebilecek dirençli bir robot yapmıyorum?” Böylece kendinden yarattığı her bir kopyaya mesajını verir ve kopyalar aynı şekilde kendi kopyalarına mesajı iletir ve süreç sonsuza uzar. Böylece hem mesajı taşıyabilen hem de kendi kendini yeniden üretebilecek olan nesillerle mesajı süresiz olarak korumayı da başarmış oluruz.
tarot falı
http://falbak.biz.tr/ Katkılarıyla
Bir mesajın uzun ömürlülüğünün kolay sağlanabilir olduğunu düşünebilirsiniz. Belki de çok sağlam bir kasa yapıp, mesajı içine saklayarak beklemek yeterli olur. Ancak mesaj sadece bu sağlam yapı ayakta kaldığı sürece korunabilir. Doğal felaketler, insan kaynaklı felaketler, büyük salgınlar, hastalıklar ya da başka faktörler mesajımızın hayatta kalıp kalmayacağını etkiler. Mısırlılar piramitlerin oldukça sağlam olduğunu düşünüyorlardı, fakat onlar bile altı binyıldır birazcık zarar gördüler ve belki önümüzdeki beş bin yıl içinde hepten bozulup gidebilirler. Gerçekten de kendi gezegenimizin bile pek de uzak olmayan bir gelecekte çeşitli tehditler (hepsinin dış tehdit olmadığına da kesinkes eminiz) yüzünden tahrip olma ihtimali bulunuyor. Tüm bu hususlar dikkate alındığında, mesajımın gelecekteki soyuma iletilme olasılığının yüksek olduğuna nasıl emin olabilirim?
Mesajın nesiller boyunca iletilmesi konusu von Neumann’ın da zihnini meşgul ediyordu. Bu problematik konu öncelikli amacı devam etmek olan yaşam için de güzel bir metafor sunar. Yukarıdaki bahse dönersek mesajı içerecek sağlam ve hareketsiz bir yapı kullanmanın oldukça sığ görüşlülük olacağını söyleyebiliriz. Böyle bir yapının, çevresel değişikliklere koşulsuz direnç göstermesi beklenemez.
İhtiyacımız olan şey, çevresiyle başa çıkabilecek ve kendisine yönelik her etkiye cevap verecek kadar donanımlı olan bir şeydir. Bunun yanı sıra adaptasyon sağlayabilmeli, devinim halinde olabilmeli, engellerden ve tehdit söz konusu olduğunda tehlikeden kaçınabilmelidir. Bu bilgi taşıyıcısı neden yapılmış olursa olsun daima sonlu bir süreci olacak.
Çünkü hiçbir batarya sonsuza kadar çalışmaz, hiçbir kalp sonsuza kadar atmaz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)